Genç Mimarın Büyük Başarısı
Mimar Şahin Sarı, bugüne kadar başta Ottoman’s Life Hotel olmak üzere, Türkiye’de ve yurt dışında birçok projeye imza atmış genç bir isim.


Şahin Sarı ile mimarlık mesleğine nasıl karar verdiğini, projelerinde nasıl bir strateji izlediğini ve Ottoman’s Life Hotel projesinin hayata geçme sürecini konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1984 yılında Batman’da doğdum. 1990’lı yıllarda ailemle beraber Batman’dan ayrılarak önce Bursa’ya, sonrasında İstanbul’a yerleştik. Bu ani şehir değişiklikleri eğitim hayatımda başarısız bir öğrenci olamama sebep oldu. Lise 1’de eğitim hayatımı sonlandırıp iş hayatına geçiş yaptım. Bir inşaat firmasında satış elemanı olarak çalışırken, oradaki mimarların yaptıkları tasarımlar ilgimi çekti. Kısa sürede çizim programlarını öğrenip kullanmaya ve kendimce bir şeyler tasarlamaya başladım. Bir süre sonra yaptığım bir tasarımı oradaki müşterilerden birisine sunduğumda, bana hangi üniversiteden mezun olduğumu sorması hayatımın dönüm noktası oldu. Sonrasında liseyi dışarıdan bitirdim. Bu süre içerisinde Cezayir’e gittim. Orada, mesleğinde başarılı olan mimarlarla beraber birkaç proje gerçekleştirdik. Daha sonra Haliç Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirerek kariyerimde yavaş yavaş ilerlemeye başladım.
Bugüne kadar hangi projelere imza attınız?
Bugüne kadar Cezayir’de 20’ye yakın projeye imza attım. Bunlar konut ve iş yeri projeleriydi. Irak’ta restoran, rezidans ve villa projeleri; İstanbul’da küçük ölçekli 20’ye yakın konut projesi, iki adet büyük ölçekli villa projesi ve son olarak Ottoman’s Life Hotel projesini gerçekleştirdim.
Yeni bir projeyi hayata geçirirken nasıl bir strateji izliyorsunuz?
Yeni bir projeye başlamadan önce fizibilite çalışması yapıyoruz. Lokasyonun o projeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu, tarihi bir kimliğe sahip ise yapının o bütünlüğe nasıl uyum sağlaması gerektiğini, yeni bir yerleşim alanı ise o bölgenin simgesi haline nasıl getirebileceğimizi ve en önemlisi çevreye ne kadar duyarlı olabileceği yönünde araştırmalarımızı yaptıktan sonra avan projelerini hazırlayıp yatırımcıya sunuyoruz. Maliyet hesapları ve bunların geri dönüşümünün ne şekilde olacağı yönünde bilgilendirmemizi yaptıktan sonra projenin detaylarını oluşturmaya başlıyoruz.
Ottoman’s Life Hotel projesinin hayata geçme sürecinden bahseder misiniz?
2012 yılında projenin ilk adımlarını atmaya başladık. Şehrin merkezinde ve özellikle Tarihi Yarımada’nın içerisinde olması sebebiyle ciddi araştırmalar sonucunda projenin çizimine başladım. Yaptığım birçok farklı tasarım arasından Tarihi Yarımada’nın kimliğine uygun olacağını düşündüğümüz projeyi yatırımcı ile beraber seçerek, 2015’de inşaatın yapımına başladık. Proje yaklaşık üç yıl sürdü. 2019 yılının şubat ayında otelimizin kapısını halka açtık.
Ottoman’s Life Hotel projesinde nelerden ilham aldınız?
Otelin konseptini oluştururken Tarihi Yarımada içerisinde geçmişten günümüze kadar yapılmış olan birçok yapıyı inceledim. Bir farklılık gerekiyordu, hem Osmanlı’nın izlerini taşımalı hem de tarihsel bir anlamı olmalıydı. Osmanlı döneminde yapılarda kullanılan malzemeleri tercih etmenin tarihsel bir anlam katacağı kanaatine vardım. Dış cephesinde ve deluxe bahçede küfeki taşı, Marmara ve burdur beji zeminler, kündekari kapıların hepsini bir uyum içerisinde detaylarıyla çözümledim. Sonrasında bu işi yapabilecek deneyimli zanaatlar ve onların da fikirleriyle projeyi uygulamaya başladık.
Son olarak, mimarlık alanında fark yaratmak ve kendilerini geliştirmek isteyen mimar adaylarına ve yolun başındaki mimarlara neler önerirsiniz?
Her şeyden önce bir şeyleri başarabileceklerine inanmalı ve mesleki sorumluluklarını yeri geldiğinde risk almaktan çekinmeden sahiplenmelidirler. Sanatı, teknolojiyi yakından takip etmeli, zihinlerini kısıtlamadan özgürlüğe alıştırmalıdırlar. Yurt dışı seyahatleri yapmak, tarihten günümüze gelene kadar ünlü mimarların yaptığı eserleri tanıtan yazılı ve görsel yayın organlarını incelemek kendilerini vizyon sahibi yapacağı gibi hayal güçlerinin gelişmesine de fayda sağlayacaktır.