2020 yılı, tüm dünya ülkeleri için bir kriz yılı olarak tanımlanmaya başlandı. Böylelikle geçmiş kriz dönemleri ve koronavirüsün neden olduğu kriz arasındaki farklılıklar ve benzerlikler de tartışılmaya başlandı. Peki finansal kriz ve bulaşma etkisi nedir?
2019 yılının son çeyreğinde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs salgınının pandemiye dönüşmesiyle etkisini yıllar boyu sürdürecek ve reel ekonomiden finansal sisteme her kesimin etkilendiği bir dönem başlamış oldu. Çin’in dünyanın en önemli tedarikçisi olması nedeniyle arz yönlü başlayan kriz, pandeminin yayılmasını engellemeye yönelik sosyal izolasyon tedbirleri sonucu talep yönlü bir krize evrilince 2020 yılı, tüm dünya ülkeleri için bir kriz yılı olarak tanımlanmaya başlandı. Böylelikle geçmiş kriz dönemleri ve koronavirüsün neden olduğu kriz arasındaki farklılıklar ve benzerlikler artan oranda tartışılır oldu.
Finansal krizler
Kriz tanımı, birçok alanda kullanılmakla birlikte, hangi alanda kullanılırsa kullanılsın ele alınan bir değişkenin ortalama değerinin üzerinde ve kabul edilebilir sınırların ötesinde bir değişim göstermesi durumudur. Dünyanın pek çok ekonomisinde farklı finansal krizler meydana gelmiştir. 1929 Büyük Buhranı, 1994 Meksika krizi, 1997 Asya krizi, 1998 Rusya krizi ve 2008 Amerika Birleşik Devletleri mortgage piyasasında ortaya çıkan krizler tüm dünya ülkelerini etkilemiştir. Literatürde finansal kriz olarak adlandırılan sürecin bulaşma etkisiyle diğer ülkelere de yayılması son zamanlarda üzerinde en fazla tartışılan konulardan biri hâline gelmiştir.
Döviz ve bankacılık krizleri
Uluslararası Para Fonu, 1998 yılında yayınladığı raporunda finans krizini döviz krizi ve bankacılık krizi olarak farklı başlıklar altında toplamıştır. Buna göre, döviz krizi, paraya yapılan bir spekülatif atağın sonucunda devalüasyonda veya merkez bankasının parayı savunmak için büyük rezervler harcadığında ya da faiz oranlarını büyük miktarda yükselttiğinde gerçekleşmekte, bankacılık krizi ise, banka paniğinde ya da paniğin olma ihtimalinde bankaların yükümlülüklerini çevirememesi sonucu devletin müdahaleye mecbur kalmasında oluşmaktadır. Bulaşma etkisi, farklı ülkelerdeki finansal değişkenlerin yüksek korelasyon derecesinde birlikte hareket etmeleri durumudur. Krizlerin pek çok ülkeyi etkilemesinin temel nedeni bulaşma etkisidir.
Üç nedeni var
Krizlerin bulaşma etkisiyle yayılmasının nedenleri üç başlık altında incelenebilir. Krizler ortak bir nedenden kaynaklanıyor olabilirler. Muson etkisi de denilen durum, gelişmiş ülke ekonomilerindeki oynaklıkların gelişmekte olan ülkelerdeki krizleri tetiklemesidir. 1980’lerde ABD faiz oranlarının artması Latin Amerika’da borç krizinde etkendir. Dışarıdaki gelişmeler krizlere katkıda bulunurken, bir ülkeyi krize karşı kırılgan yapan tüketim için aşırı borçlanma, kırılgan bir finans sektörü, esnek olmayan döviz kuru sistemi gibi yurt içi ekonomik koşullar ve politikalardır. Krizlerin zaman içerisinde neden bir araya toplandığını açıklayan ikinci neden; bir ülkedeki krizin, ticaret veya sermaye piyasası bağlarıyla veya kredi veren kuruluşların portföylerinin birbirlerine bağlı olmasıyla, örneğin likidite sıkışıklığı sonucu finansal aracıların diğer piyasalardaki likitleri aktif hâle getirmesi ile bir başka ekonomideki temel göstergeleri etkilemesidir. Karşılıklı bağımlılıktan kaynaklanan bu tür dışsallıkların Asya krizinin yayılmasında büyük etkisi olmuştur. Üçüncü neden; kredi veren kuruluşların, diğer ülkelerin temel göstergeleri değişmemiş olsa da bu kuruluşların portföy risklerini düşürmek için temel göstergeleri yeniden yorumlamasıdır. Bu etki, bulaşma diye anılmaktadır.
Krizin etkileri sürecek
Ekonomik kriz, döviz krizi, bankacılık krizi gibi çıkış kaynağına göre farklı isimlerle anılsa da krizlerin ortak noktası; belirli değişkenlerin, beklenilen makul düzeyinin dışına çıkan ve tahmini güç değerlere ulaşmasıdır. Virüsün sağlık alanındaki bulaşma etkisine ek olarak finansal terminolojideki “bulaşma etkisi” nedeniyle de tüm dünyayı bu yıl da ekonomik yönden zora sokması beklenebilir. Döviz kurlarındaki dalgalanma, ABD’deki 10 yıllık tahvil faizlerinin artış trendi, enflasyonist bekleyişler, işsizlik oranlarındaki yükseliş gibi veriler pandemi öncesinde öngörülemiyordu. Sağlık alanında başlayan bir krizin, reel sektör ve finansal sistemi de aynı anda etkisi altına alarak, tüm dünya ülkeleri için daha uzun süre etkisini sürdüreceği görülüyor.