Pandemi Döneminde Tüketim Psikolojisi
Covid-19 salgını nedeniyle içinde bulunduğumuz olağanüstü hâl dönemi ekonomiden siyasete, eğitimden tüketime kadar hayatımızda birçok şeyi değiştirmeye başladı.


Yeni normali anlamak ve yeni normalin tüketim psikolojisine etkilerini doğru yorumlamak, şu zamanlarda hem bizlerin hem markaların en büyük ihtiyacı.
1920’lerde artan teknolojik devrimler, geniş ölçekli üretim, tüketim seçeneklerinin artması, refah politikalarının yaygınlaşması ve kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle farklı sınıflardaki bireylerin tüketim arzuları ön plana çıkmış, tüketim toplumu farklı bir boyut kazanmıştı. Öyle ki insan ihtiyaçları, 1920’lerden bu yana istekleri ve arzuları tüketim olgusunun ardında yatan itici güçlerin oluşturduğu alışkanlıklara dönüştü. Günümüzde tüketim, ihtiyacın karşılanmasının çok ötesine geçerek artık hayatın merkezinde yer alıyor. Tüketim; ekonomik, toplumsal, psikolojik ve kültürel bir olgudur ve yeni dünyanın bir ideolojisi olarak kabul edilir. Bu olguyu yalnızca bireysel bir faaliyet olarak yorumlamamak, sosyal yönünü de ele almak gerekir.
Daha Fazla Tüketerek Mutlu Olunabileceği Vaadi
Tüketim düşüncesi ve bunun yansımaları itibarı ile cevap bulunması gereken problemlerden birisi de "tüketme yolu ile kimlik tesis edilmesi" düşüncesidir. Şunu söyleyebiliriz ki tüketim ideolojisinin sahte ihtiyaçlar yaratığı ve bunların günümüz toplumlarında bir sosyal kontrol şekli hâline geldiği ileri sürülmüştür. Artık bireyler, sahip olduklarıyla kendi değerlerini anlıyorlar ve sahip oldukları eşyalar aracılığıyla benliklerini keşfediyorlar. Bireyi topluma bağlayan mekanizma değişmiştir. Her büyük devrim sonrası küresel anlamda radikal değişiklikler olduğunu tarihin sayfalarından okuyoruz. Öyle ki sanayi sonrası tüketim alışkanlıkları büyük ölçüde değişmişti. Peki, bugün pandemi dönemi tüketicisinin zihninde neler olup bitiyor? Pandemi sonrası tüketim alışkanlıkları nasıl değişecek?
Rutini Etkiledi
Şahsi okumalarıma göre sosyal izolasyon sanıldığı gibi kötü sonuçlar doğurmayacak, insanların evlerine kapandığı süreçte yaşantılarını yeniden değerlendirmeye başladıklarını ve üretken hâle gelebileceklerini öngördüğümüz bir süreç bulunuyor. Yakın çevremize de baktığımızda, karantina döneminde insanların yeni kararlar almaya başladıklarını gözlemliyoruz. Kimilerinin “Marka eşyaya ihtiyacım yok” diyerek, lüks tüketim alışkanlıklarından kurtulduğunu, kimilerininse kişisel gelişim için kendine vakit ayırdığını görüyoruz. Bireyler, marka, terfi ya da statü beklentileri nedeniyle kendileriyle bütünleşme imkanı bulamıyordu. Pandemi ile hayatımız inisiyatifimizin dışına çıktı. Alışkanlıklarımız ve rutinimiz salgından ciddi şekilde etkilendi. Elbette birçok şey pandemi sonrası sorgulanacak ve değişime uğrayacaktır.
Bilinçli Tüketim Bekleniyor
Değişen tüketici davranışlarını anlayabilmek için rasyonellikten öte, davranışı tetikleyen ve algılarımızı şekillendiren irrasyonel, duygusal ve bilinçaltı süreçleri iyi anlamak gerekiyor. Gün içinde aldığımız kararların yüzde 95’inden fazlası, beynin hızlı düşünen otopilot sistemi tarafından veriliyor. Diğer yandan yaşamsal fonksiyonlarımızdan ve duygularımızdan sorumlu limbik sistemimiz bu kararların verilmesinde önemli rol oynuyor. Bu noktada mevcut pandemi durumu hakkında bilmemiz gereken önemli şeylerden biri, beynimizin her zaman bizi hayatta tutma modunda olduğudur. Söz konusu hayatımız olduğunda rasyonel düşünemiyoruz. Olası bir panik ya da tehlike anında beyin hayatta kalma alarmları veriyor ve kendini güven altına almak istiyor. Bu da doğrudan davranışlarımıza etki ediyor. Bugünlerde yaşadığımız, “panik satın alması” dediğimiz durum tam olarak bunun karşılığı. Pandemi gibi belirsiz, riskli ve kontrolümüz dışında gerçekleşen durumlarla karşı karşıya kaldığımızda, hemen kendimizi kontrol altına almak isteriz. İşte tam da bu safhada, bilinçli tüketici olmak çok önemli. Son açıklanan tüketim raporlarına ve görüşlere göre salgın sonrası, lüks tüketim yerini bilinçli tüketime bırakacak gibi duruyor. Tüketicilerin kaygıları ve öncelikleri de değişiyor. Bu değişim, önümüzdeki iki yıllık süre bazında hayatta kalma psikolojisi etkileriyle ihtiyaç tüketimine evrilecek gibi gözüküyor.
Öğr. Gör. Özgenur R. KURTULDU