Enformasyon çağı ve bilgi toplumu gibi kavramların ortaya çıkmasıyla bu gelişmelerin toplum düzenini nasıl etkileyeceği üzerine düşünce akımları yoğunlaşmaya başlamıştır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen değişimler yeni bir toplum yapısı yaratmaktadır.
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş ardından bilgi toplumuna evriliş, teknolojik değişimlerin toplum yapısını değiştirdiğinin en önemli kanıtıdır. Bilgi toplumu; bilginin toplumun teknolojik, ekonomik, siyasal ve sosyokültürel tüm boyutlarda kullanılmasının yol açtığı değişimi anlatan bir olgudur. Teknolojinin kullanılması ise bu dönüşümdeki araçtır. Bilginin geliştirdiği teknoloji, toplumu dönüştürürken bu dönüşüm sonucu üretilen yeni teknoloji ve bilginin toplumu dönüştürmeye devam ettiği görülmektedir. Öyleyse bilgi teknolojilerinin üretimi, bir nevi kendini yenileyen ve kendi kendini üreten bir süreçtir, denilebilir.
İyi ve kötü yönde kullanılabilir
Teknolojinin toplum inşasında kullanımı ise iyi ve kötü yönde mümkün olabilir. Örneğin buhar makinesinin icadı, endüstri devrimini başlatmış yeni bir toplum düzenine geçilmiştir. Günümüz modern endüstriyel toplumunun ilk adımını atmıştır. Toplumu iyiye yönelten örnekten farklı olarak, atom bombasının kullanılması yine tüm toplumu yıkıcı ancak dönüştürücü sonuçları olan, insani, sosyolojik, stratejik, çevresel tüm boyutları ile teknolojinin olumsuz kullanımına örnek olabilecek bir durumdur. Bilişim teknolojilerinin gelişimi muhakkak ki bilgi toplumunun inşasında önemli bir role sahiptir. Bir yandan da televizyon örneğinde, bilginin paylaşımı açısından uzakları yakın ederek, bir nevi global köy oluşmasına yardımcı olurken diğer yandan toplumların yönetilmesine imkân sağlayan bir propaganda aracı haline de gelebilmektedir. Böylelikle toplumun var olan değil, istenilen bilgiye ulaşması yolunda bir araç olması, televizyonun teknolojinin olumlu ve olumsuz kullanımında her iki yönde de örnek olmasına zemin hazırlamaktadır.
Bilgi çağında ideali gerçekleştirme
Toplumların dönüştürülmesi konusu yüz yıllardır akılları meşgul etmektedir. İlk olarak Thomas Moore tarafından 1516 yılında ütopya kelimesi, tasarlanmış, gerçekleşmesi mümkün olmayan ideal toplum modelini tanımlamak için kullanılmıştır. Her şeyin bir antitezi olduğu gibi ütopyanın da anti tezi geliştirilmiş; John Stuart Mill tarafından ütopyaya karşıt distopya tanımlanmıştır. Distopyanın olumsuz anlamda bir yüklenimi bulunmakta, otoriter-totaliter toplum modelini işaret etmektedir. İdeal toplumun inşası ve mümkün olabilirliği süregelen bir tartışma konusu olurken, 1980 yılında ilk defa ‘Managing The Information Society’ adlı kitabında Joneji Masuda, kompütopya kavramından söz etmiştir. Yazar aslında bilgi çağının başlamakta olduğunu fark eden ve aynı zamanda bilgi toplumu kavramını da ilk kullanan bir fütüristtir. “Bilgi toplumunun temel ögesini oluşturan, insanları birbirine bağlayan ağlar; metin, görüntü, ses gibi araçların iletilmesi ile daha iyi bir toplum yapısının oluşturulmasında nasıl kullanılabilir?” sorununu kendi ülkesi Japonya örneğinde ele almıştır. Utopia ve computer kelimelerinin birleşiminden oluşan computopia (kompütopya) kavramı, bilgi çağında ideali gerçekleştirmede bilişim teknolojilerinin yardımını vurgulamaktadır. Bilgi teknolojilerinin yaygınlaşması ile ütopik dünya düzeninin daha kolay mı sağlanacağı ve bunun oluşturabileceği zararların neler olabileceği, özellikle pandemi sürecinin hızlandırdığı dijitalleşme sürecinde üzerinde daha çok düşünülmesi gereken ufuk açıcı konular arasındadır.